'Paket'in yolu 'çözüm süreci'yle kesişince...
Fotoğraf: Envato
Türkiye’nin gündemi yine çok yoğun ve skandalvari gelişmelerle belirlenmeye devam ediyor.
İstanbul’un kar altında kalmasıyla ülke gündeminin ilk sırasına çıkan karın faturası yine vatandaşa çıkarılırken, bu sefer kar eziyetine bir cinayet de eklendi.
Türkiye’de her kesimden halk, gençler, kadınlar Özgecan Aslan için ağlarken, arkadaşlarıyla kartopu oynayan Gazeteci Nuh Köklü, kartopunun dükkanının vitrinine geldiği için öfkelenen bir “esnaf” tarafından kalbinden bıçaklanarak öldürüldü.
“İç Güvenlik Paketi” de işte böyle ortamda Meclis gündemine geldi.
“İç Güvenlik Paketi” bir yandan Özgecan cinayetinin yarattığı infial, bir yandan kar-kış baskısıyla birleşen hunharca işlenen yeni bir cinayet sırasında Meclise geldi.
TBMM Genel Kurulundaki “gizlilik kararı alınan” tekme ve tokadın yanı sıra tokmak, su bardağı ve sandalyelerin de kullanıldığı kavgalı oturumda beş muhalefet milletvekili yaralandı.
Salı günkü oturumun son derece gergin geçeceği belliydi. Çünkü günlerden beri Başbakan Davutoğlu, “Bu yasa çıkacak, çıkacak, çıkacak!” diye görüşmeleri bir meydan okumaya çevirmişti. Önceki gün Mecliste oturumun başladığı saatlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan sahneye çıkarak, “Bu yasa geç bile kalmıştır. Bir an önce çıkarılıp uygulamaya geçirilmesi gerekir” diyerek, Meclisin yerine de kendisini geçirerek AKP Grubunu kışkırtan bir tutum sergilemişti.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından kıskaca alınan AKP Grubu ise, bu kavgaları önceden planlamış gibi, “gizli oturum” kararı aldırarak, olacakları adeta haber vermişti!
Öyle anlaşılıyor ki ”İç Güvenlik Paketi”nin Meclis serüveni kavgalı gürültülü görüşmelerle sürecek.
Ancak şu da açık ki, “İç Güvenlik Paketi” üstünden süren mücadelenin Meclisle sınırlı olması da beklenemez. Tersine “paket”in Meclis serüveni de Türkiye’nin demokrasi güçlerinin her alanda sürdürecekleri mücadelesiyle sıkı bir biçimde bağlantılı. Çünkü bu paketin özgürlüklere getirdiği kısıtlamalar; özgürlük talebi için sokağa çıkan Kürtleri, inanç özgürlüğü mücadelesi veren Alevileri, eşitlik özgürlük mücadelesi veren kadınları, güvenli gelecek ve demokratik ve laik bir eğitim isteyen gençleri, doğa ve tarihi varlıkları savunan yaşam savunucularını, kültür insanlarını, sömürü ve baskılara karşı mücadele eden işçileri, ... kendi talepleri için sokağa çıkan, miting ve gösteriler yapma ihtiyacı duyan bütün toplum kesimlerini hedef almaktadır. Dolayısıyla mücadele Mecliste olduğu gibi işyerlerinde, emekçi semtlerinde, kitlelerin olduğu her alanda sürdürmek durumundadır. Ki, Türkiye’nin demokrasi güçleri, sendikaları, emek örgütleri… emeğin haklarının savunulmasından ve demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesinden yana her çevre mücadeledeki yerini alma sorumluluğu ile karşı karşıyadır.
Nitekim, daha Meclis gündemine gelme aşamasındayken “İç Güvenlik Paketi”nin yolu “Çözüm Süreci” ile kesişmiştir!
Bu yüzden de Kürt siyasi güçleri; Kandil, İmralı, HDP, “İç Güvenlik Paketi”nin çözüm sürecinin önünü kesen bir Hükümet girişimi olarak görmüştür.
Aslında Hükümet de bunu saklamıyor. Tersine Başbakan ve diğer yetkililerle, Maliye Bakanı Şimşek açıkça “paketin” 6-7 Ekim Kobanê ile dayanışma mücadelesinden sonra gündeme geldiğini açıkça paketin, en baş hedefinin Kürt siyasi güçlerinin, yığınları talepleri için mücadeleye çağırması olduğunu açıkça söylüyorlar.
Bu yüzden de “İç Güvenlik Paketi” özgürlükleri sınırlayan, hatta ortadan kaldıran düzenlemeler içeren bir “paket” olmayı da aşarak, Kürt sorununun barışçıl çözümü için müzakerelerin sürdürülmesinin bir engeli olarak da Meclise getirilmiştir.
Bu da AKP’nin bir yanıyla da; “Çözüm Süreci”ni bitirmek istediği ama bunu kendisinin değil “Karşı tarafın bitirdiğini göstermek” üzere Meclise getirdiği tezini kuvvetlendirmektedir.
Peki bu Meclis, Türkiye’yi “polis devleti”, “istihbarat devleti” yapmanın en önemli adımı sayılan “İç Güvenlik Paketi”ni Meclisten geçirebilir mi?
Kuşkusuz AKP ve Hükümeti bu yasayı çıkarmak istiyor ve bunun için de Mecliste çoğunluğa sahip! Ancak Meclisteki muhalefet partisi grupları kararlı bir “engelleme mücadelesi” verecek görünüyor. Daha da önemlisi Türkiye’nin demokrasi güçleri, ilerici demokrat güçleri ülkenin bir diktatörlüğe doğru hızla sürüklendiğini fark eden geniş halk kesimleri, bu yasanın çıkarılmasını önleyecek potansiyele sahiptir.
Yeter ki, bu güçler kendilerindeki potansiyeli harekete geçirebilsin!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00